“Kendisine fayda veren şeylerle meşgul olup fayda vermeyen şeylerden yüz çevirmesi, kişinin İslam’ının güzelliğindendir.” hadis-i şerifindeki mananın gereği olarak, vakitleri koruyup değerlendirmek gerekir ki hiç bir işe yaramayan işlerle telef olmasın.
Şiir okumak ve hikâyeler anlatmanın düşmanların nasibi olduğuna inanmalı; sükût ile ve bâtın nisbetini korumakla meşgul olmalıdır.
Bu yolda arkadaşların bir araya gelmesi, ancak, bâtın cem’iyyeti/iç âlemin derlenip toparlanması/gönül birliği elde etmek içindir; zihni ve gönlü dağıtmak için değildir. Bu sebeple insanlar arasına karışmayı yalnızlığa tercih etmişler, bâtın cem’iyyetini de bir araya gelmekte aramışlardır. Toplanmaktan gönül birliği kurmayı talep etmişlerdir.
Her ne zaman ki bir içtima bâtının dağılmasına, iç âlemin bozulmasına ve tefrikaya sebep olur, ondan sakınmak ve uzak durmak gerekir.
Her ne şey ki, batının derlenip toparlanması ile birliğe sebeptir, mübarektir. Her ne şey ki, dağınıklık ve tefrikaya sebeptir; o dahi uğursuz ve bereketsizdir.
Salike lâzım olan öyle bir hal ile yaşamaktır ki, onunla beraberlik ve sohbet, taliplerde gönül birliği/derlenip toparlanma/cem’iyyet hâsıl etsin; gönül dağınıklığı ve tefrikaya sebep olmasın.
Aynı şekilde nefsin kötü ahlâkını iyileri ile değiştirmeli; konuşmak yerine sükût etmeyi tercih edip sözü sükûta çevirmelidir. Zira vakit, ne şiir söylemek ve ne de karşılıklı laflar atıp lüzumsuz konuşmak vaktidir, vesselam.
***
Hazret-iHace (Ubeydullah) Ahrar şöyle anlattı:
-Biz, dervişlerden bir cemaatle beraberdik. Aramızda söz, cuma günündeki icabet saatine geldi. Şöyle ki: Şayet, o saate kavuşmak müyesser olur ise, Sübhan Hak’tan neyin talebi yerinde olur? Bu hususta herkes bir şey söyledi. Sıra bana gelince şöyle dedim:
-Cem’iyyet erbabıyla sohbeti talep etmek lazım gelir. Zira saadetlerin hepsi o sohbetin içinde nasip olur.